Atatürk’ten önce Osmanlı’da tek mutlak yönetici padişah mıydı?
Türkiye’de cehalet ideolojik dürtülerle desteklenmiş bir şekilde büyük bir ivme yakalamış durumda. Dincisinden sekülerine, 7’sinden 70’ine toplumun bütün kesimlerine sirayet etmiş olan takım tutar gibi parti ve siyasi hareket tutma eğilimi, derin ideolojik saplantılara sebebiyet veriyor. İnsanlar bu ideolojik saplantılarla bir kişiyi veya bir partiyi kulaktan dolma mesnetsiz bilgilerle ölümüne savunabiliyor.
Batı Anadolu’daki kurtuluş mücadelesinde çok önemli bir yere sahip olan ve modern cumhuriyetin kurucusu olan Mustafa Kemal de bu tür ideolojik saplantıların nesnesi durumuna düşebiliyor.
Her konuda olduğu gibi, Mustafa Kemal hususunda da toplum ikiye ayrılıyor. Bazıları Mustafa Kemal’i ölümüne savunup onu ilahlaştırma yoluna giderken bazıları Mustafa Kemal’in acımasız bir diktatör olduğu fikrini savunuyor.
Gerçek şu ki Mustafa Kemal de bizler gibi bir insandı. Her insan gibi onun da hataları olması gayet doğal. Mustafa Kemal’in yaptığı iyi şeylerin yanında hataları da mevcut. Bu hatalar farklı bir yazıda ayrıca tartışılabilir.
Mustafa Kemal’i ilahlaştıran kesimin bilmesi gereken şöyle bir gerçek var: Bu topraklara demokrasi, seçim ve meclis gibi kavramlar Atatürk ile gelmedi. 1800’lü yılların başından beri demokratikleşmeye giden yolun önünü açan süreç zaten başlamıştı. Bu sürecin doğal bir sonucu olarak, daha Mustafa Kemal doğmamışken Osmanlı Devleti’nde meclis, demokrasi, hürriyet, seçim ve seçilme gibi kavramlar zaten vardı. 1876’da ilan edilen ve Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi ile meşrutî yönetime geçilmişti. İstibdat döneminden sonra 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edildi.
Bir süre sonra, 31 Mart Olayı’nda II. Abdülhamid’e darbe yapıldı ve padişah tahttan indirildi. 1909’da Kanun-i Esasi’de yapılan değişikliklerle birlikte Osmanlı’da Padişahlık sadece sembolik bir makama dönüştü. Yani daha cumhuriyet ilan edilmeden 14 yıl önce Osmanlı’da tek adam rejimine son verilmişti.
Osmanlı Devleti 1912-13 Balkan Savaşları’na meclis önderliğinde ve kararıyla girdi.
Yine Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na meclis önderliğinde ve kararıyla girdi.
1914’te ülkede meclis egemenliği vardı. Mecliste ise İttihat ve Terakki Partisi hakimiyeti vardı. Padişah büyük oranda sembolik bir makamdı. Meclisi ve ülkeyi ise İttihatçılar yönetiyordu.
Neticede, cumhuriyetin ilanından önce Anadolu’da tek adam rejimi yoktu, meşruti yönetim ve meclis vardı. Ancak demokrasi ve cumhuriyet vaadiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti 1950 yılına kadar fiilen tek adam rejimi tarafından yönetildi.