DOLAR 34,3675 -0.03%
EURO 36,4284 0.2%
ALTIN 2.841,13-0,05
BITCOIN 30849411,25%
İstanbul
13°

KAPALI

06:13

İMSAK'A KALAN SÜRE

  • ENSONHABER
  • EXPRESS
  • ENSONHABER
  • EXPRESS
  • ENSONHABER
  • EXPRESS
  • ENSONHABER
Atatürk diktatör müydü? 1926’da tutuklanan Kazım Karabekir Atatürk hakkında ne düşünüyordu?
  • ENSONHABER EXPRESS
  • Eğitim
  • Atatürk diktatör müydü? 1926’da tutuklanan Kazım Karabekir Atatürk hakkında ne düşünüyordu?

Atatürk diktatör müydü? 1926’da tutuklanan Kazım Karabekir Atatürk hakkında ne düşünüyordu?

Atatürk diktatör müydü? Atatürk'ün hayata geçirdiği birçok devrimi milletin isteğiyle değil, millete rağmen yaptığı biliniyor. Peki bunlar Atatürk'ün diktatör olduğu anlamına mı geliyor? Atatürk'ün milli mücadeledeki yakın arkadaşlarından biri olan Kazım Karabekir, Atatürk'ün uygulamaları hakkında ne düşünüyordu?

ABONE OL
2 Mayıs 2024 10:24
Atatürk diktatör müydü? 1926’da tutuklanan Kazım Karabekir Atatürk hakkında ne düşünüyordu?
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Atatürk diktatör müydü?

Günümüzde Atatürk ile ilgili sorulan sorulardan biri de Atatürk diktatör müydü oluyor.

Atatürk günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur. Cumhuriyetin ilk yıllarında 15 yıl boyunca devleti yöneten tek otoritedir.

Peki Atatürk diktatör müydü?

Türkiye’de kamuoyunun tanıdığı İlber Ortaylı ve Celal Şengör gibi isimler bu soruya “evet, ama…” şeklinde cevap veriyorlar.

Diktatör, dictate kelimesinden türemiştir. Dictate, dikte etmek, emir vermek gibi anlamlara gelir.

Diktatör ise dikte eden anlamına gelir.

Diktatör, bir şeyi zorla yapan/yaptıran kişi demektir.

Bu açıdan bakıldığında Atatürk diktatör müydü?

Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyet dönemindeki devrimlerin çoğunu millete rağmen yapmıştır.

Örneğin, o günlerde referandum yapılsa; halifelik kaldırılamazdı, latin alfabesine geçilemezdi, Arapça ezan yasaklanamazdı, Ayasofya Camii müze yapılamazdı. Burada saydığım uygulamaların hepsi millet desteğiyle değil, millete rağmen yapıldı. Bu yüzdendir ki bu uygulamalardan bazıları tekrar eski haline döndü. Örneğin, Arapça ezan ve Ayasofya Camii…

Atatürk yukarıda bahsi geçen devrim ve uygulamaların hepsini emr-i vaki ile hayata geçirmiştir.

Her devri kendi şartları içinde değerlendirmek lazım. Bu yüzden bu yazıda, kendi değerlendirmemizden ziyade Kazım Karabekir Paşa’nın Atatürk ile ilgili bazı sözlerine yer verelim.

Nevruz Türk Bayramı Değildir – Türklük Kurultayı, Nevruz ve Ergenekon – Prof. Dr. Mehmet Talat Tekin

Yazıyı oku
atatürk diktatör müydü
Kazım Karabekir Paşa

Kazım Karabekir Paşa’nın gözünden: Atatürk diktatör müydü?

Atatürk’ün milli mücadele zamanındaki yakın arkadaşlarından olan Kazım Karabekir Paşa, halifeliğin kaldırılması ile ilgili olarak şöyle der:

Mustafa Kemal Paşa’ya da söyledim: Siz Musul’u, Hilafeti kaldırmakta acele etmeyerek herhangi bir şekilde almaya belki muvaffak olurdunuz; fakat Doğu işlerini birinci derecede idare eden bir arkadaşınız sıfatıyla bana bile haber vermeden bir emr-i vaki yaptınız.” (Halifeliği bana bile haber vermeden emr-i vaki ile kaldırdınız.)

Kazım Karabekir Paşa 1919 yılında Atatürk’ü kurtaran kişidir. Atatürk 1919’da Anadolu’ya geçmeden önce Kazım Karabekir zaten oradaydı. Atatürk milli mücadeleye katılmak üzere Anadolu’ya geçtikten sonra İstanbul hükûmeti tarafından verilen bir emirle Atatürk’ün tutuklanması istenmişti. Kazım Karabekir Paşa, İstanbul hükûmetinin bu talebine karşı çıktığı gibi Atatürk’e kayıtsız şartsız destek ve hizmet vermiştir.

Peki Atatürk halifelik kaldırılmadan önce neden Kazım Karabekir’e haber vermiyor? Çünkü Kazım Karabekir dinî yönden muhafazakar biri ve muhtemelen halifeliğin kaldırılmasına karşı çıkacağı düşünülüyor. Bu yüzden halifelik bir emr-i vaki ile kaldırılıyor.

Oysa Kazım Karabekir de cumhuriyet yanlısı bir paşa. Ancak halifeliğin kaldırılması için henüz erken olduğunu düşünüyor. Özellikle Musul ve Kerkük sorununda Halife’nin siyasi nüfuzundan faydalanılarak bu yerlerin de alınabileceğini düşünüyor. Bu yüzden Atatürk’ün kendisinden istediği Musul Harekatı’na karşı çıkarak yukarıda alıntıladığımız sözleri söylüyor: “Siz hilafeti kaldırmakta acele ettiniz! Üstelik bunu bir emr-i vaki ile yaptınız.

Halifeliğin kaldırılması yalnızca tek bir örnek. Atatürk döneminde yapılan devrimlerin önemli bir bölümü bu şekilde emr-i vaki şeklinde hayata geçmiştir.

Kazım Karabekir Paşa, 1925 yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Genel Başkanı’ydı. Bu parti Atatürk’ün isteği ile muhalefet eksikliğini kapatmak üzere kurulmuştu.

Kazım Karabekir Paşa, 1925 yılında ortaya çıkan Şeyh Sait İsyanı nedeniyle Atatürk tarafından partisinin kapatılmasına çok sert tepki gösterir. Şeyh Sait İsyanı’nın dinî bir isyandan ziyade bir Kürt isyanı olduğunu söyler ve bu isyan karşısında hem kendisinin hem de Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin hükûmetin yanında olduğunu dile getirir. Ancak Atatürk ve arkadaşları yine de Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin kapatılması kararından vazgeçmez.

Kazım Karabekir Paşa bu mesele ile ilgili şunları söylemiştir: “Maksat her tarafta çoğunluğu ele geçiren bizim partiyi kapatmak ve Kürt isyanı vesilesiyle her tarafta terör yapmak idi. Fethi Bey bunu kabul etmiyordu. (Partiyi) rızamızla kapatmayı gerekli görüyordu, bunu biz kabul etmeyince partiyi zorla kapatmayı kabul etmiyordu. Bunun için İsmet Paşa Takrir-i Sükun Kanunu ile iş başına geçirildi.

Gazi (Mustafa Kemal) Hazretleri bugün çoğunluğu kaybedeceklerinden endişe ederek bu müthiş kanunla karşımıza çıkmak istiyorlardı.

atatürk diktatör müydü

Atatürk‘ün, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin kapatılmasını istediği dönemde Fethi Okyar hükûmeti görevdeydi. Fethi Bey, Kazım Karabekir Paşa’nın partisini zorla kapatma yanlısı olmadığı için yerine İsmet İnönü hükûmeti getirildi. Kazım Karabekir’in deyimiyle, İsmet İnönü zor ve şiddet yanlısı biriydi, hükûmetin başına da bu yüzden geçirilmişti.

Kazım Karabekir Paşa, İsmet İnönü Hükûmeti’nin ilk iş olarak meclisten geçirdiği Takrir-i Sükun Kanunu’yla Ankara’da İstiklal Mahkemesi kurulmasına da karşı çıkmıştı. Kazım Karabekir, sadece Şeyh Said’in isyan çıkardığı bölgede, yani Doğu’da bir İstiklal Mahkemesi olmasının yeterli olacağını, Ankara’da İstiklal mahkemesi kurulmasının telafisi imkansız hatalara ve kararlara sebebiyet vereceğini söylüyordu.

Kazım Karabekir, Şeyh Said İsyanı gerekçesiyle meclisin tatile sokulmasını da şu sözlerle eleştirir:

Adalet Bakanı’nın sözleri bir hayli gariptir. Hem meclisin tatilini istiyorlar hem de öldürülmesi (infaz edilmesi) gereken insanlar için meclisi nerede arayacak, nerede bulacak ve nerede tasdik ettireceğiz diyorlar!. Öldürmek için bu aceleye ne lüzum var? İş mühimse meclisi neden tatil ettiriyorsunuz?

Bunlara nazaran meselenin peşinen malum olduğu anlaşılıyor. (Hükûmet ne yapılacağı ile ilgili peşin hüküm sahibi demek istiyor.) Pek garib bir söz de, ‘dar günlerde bulunuyoruz’ cümlesidir. Doğu’da (Şeyh Sait İsyanı) isyanın bastırıldığını Başbakan İsmet İnönü bildiriyor. Adalet Bakanı ise ‘dar günlerde bulunuyoruz’, diyor. Gerçi herkesin de anladığı bir darlık varsa ki o da Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin memlekette çoğunluğu kazanacağı meselesidir. Kanunların şiddetinin hedefinin partimizi kapatmak ve bize karşı her şiddeti ele almak olduğunu herkes aşikar görüyordu.

Fakat Adalet Bakanı’nın bu cevabı, ‘dar günlerde bulunuyoruz’ ifadesi partimize ve basınımıza karşı normal şartlarda kaybedeceklerini, anormal şartlarda kazanmak istenildiğini gösteriyordu. Cumhuriyet evlatları arasında biz de vardık ve bunu fiilen geniş sahalarda dahi ispat etmiştik. Tehlikede olan cumhuriyet değil şahıslardı.

Kazım Karabekir Paşa, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin programında bulunan altıncı madde olan “Partidinî düşünce ve inançlara saygılıdır,” nedeniyle partisinin “irticai faaliyetler” gerekçe gösterilerek kapatılması üzerine şunları söyler:

Bizim bu madde hakkında (partinin) İstanbul şubesinde kongre yaparak karar vereceğimizi bildikleri halde, kongreden bir gün evvel bu şubeyi de hükûmet zorla kapatmıştı. Bir hayli İstanbul gazetecileri de sürgün edildi ve gazeteleri kapatıldı.

Bizim parti programımızda aynen şu vardı: Hangi parti olursa olsun; kamu hakimiyeti, hürriyetperverlik, cumhuriyetçilik esasları üzerinde anlaşmak koşuluyla, gerekirse CHP ile işbirliği yaparak her türlü irticai harekete karşı durmaktan çekinmeyeceğiz.

Anayasamızın ikinci maddesi şu idi: (Türkiye Devleti’nin dini, İslamdır. Resmi dili Türkçedir, başkenti Ankara şehridir.) 75’nci madde ise (hiç kimse mensup olduğu din, mezhep, tarikat ve felsefi düşüncesinden dolayı eleştirilemez.)
Gazi (Mustafa Kemal) Hazretleri bizim parti kurulacağı zaman bu maddeyi de okumuşlar ve partimizin daha muhafazakar olmasını temenni etmişler ve böyle bir halde yardım dahi ederim demişlerdi.

Yine Gazi Paşa, İzmir gazetecilerine bu Anayasa’dan bahsederken: Milletimiz için hiçbir noktasının, her ne şekil ve anlamda olursa olsun, değiştirilmesine izin verme imkânı yoktur. Bu kural, milletçe Kuran hükümleri derecesinde önemlidir. Çünkü Kuran hükümleri de bunu doğrular, buyurmuşlardır.

Acaba bu sözler, bu işler karşısında bizim altıncı maddedeki “Partidinî düşünce ve inançlara saygılıdır,” ifadesi laiklik ifade etmez mi? Farz edelim ki ilk günden hükûmet, ne kendi ifadelerinin ve ne de bizim bu maddenin herhangi bir fena tesirini düşünemedi, fakat şimdi gördü. Şu halde karşılıklı samimiyetle bu gibi sözler programlardan çıkarılamaz mı?

Bir siyasi partinin en önemli şubesi olan İstanbul’daki şubesinin bile kapatılmasıyla dünyaya karşı kabiliyetsizliğimizi ilan etmeli miydi? [Serbest Cumhuriyet Partisi’nin programında böyle bir madde olmadığı halde, bu partinin de Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı üstünlük kuracağı görülünce aynı akıbete uğramıştır.] Türklerin muhalefeti hâlâ anlamadığını ne yazık ki 1932 senesi kitaplarında hâlâ okullarda bile okutuyoruz. Bu zihniyetle yetişecek vatan çocukları cumhuriyeti nasıl muhafaza edeceklerdir?

1919 yılında İstanbul hükûmetine karşı tavır alarak belki de Mustafa Kemal’in hayatını kurtaran Kazım Karabekir Paşa, 1926 yılında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir Suikastı girişimi ile ilgili olarak tutuklandı ve İstiklal Mahkemesi’nde idam ile yargılandı. Ancak Doğu Cephesi’nin kahramanı olan Kazım Karabekir Paşa’nın bu durumu orduyu fazlasıyla rahatsız etti. Ordunun da verdiği tepkiyle Kazım Karabekir Paşa idamdan kurtuldu ve beraat etti.

Kazım Karabekir Paşa, yaşadığı bu üzücü durumu şu şiirinde dile getirmiştir:

Tam yüz kişiyle sarılmıştı evim 

Cürüm ne imiş henüz yoktu haberim 

Jandarmalar, memurlar, kamyonlar, polisler, etrafı sarmışlar, köşkümü gözlerler 

Nihayet aldılar köşkümden 

Bir sabah erken 

İki kere yapıldı bu merasim, iki gün arayla bana 

Acısını sormalı köşkte ağlayana 

Gidiyor İstiklal Harbi’ni kuran merasim-i mahsûsla 

İzmir İstiklal Mahkemesine çifte polisle 

Ben çok acı hakikatler attım ortaya 

Mahkemeyi sarstım, fakat etraf kaya ölü her şey 

Ve kımıldamıyor bir şey 

Hükûmet fırkası muhakeme ediyor 

Muhaliflerinin mücrimini seçiyor

Kazım Karabekir

Atatürk diktatör müydü?

Kazım Karabekir gibi bir kahramanın tutuklanmasına en çok üzülenlerden biri de zamanın Başbakanı İsmet İnönü olmuştur. Kazım Karabekir’in samimiyetinden ve masumiyetinden şüphe etmeyen İsmet İnönü, Mustafa Kemal’e istifasını sunarak bu işin derhal durdurulmasını istemiştir. Ancak İnönü’nün istifası Mustafa Kemal tarafından durdurulmuştur.

Doğu Cephesi’nin muzaffer kumandanı, İstanbul hükûmetine karşı çıkma pahasına bile olsa Mustafa Kemal’i tutuklama emrine karşı çıkan Kazım Karabekir açısından bakıldığında Atatürk diktatör müydü? Değil miydi?

Atatürk diktatör müydü” adlı bu yazıda Kazım Karabekir’e ait kısımlar kendisinin Kürt Meselesi adlı kitabından alınmıştır.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP