Yavuz Sultan Selim ve Kürtler ile olan ilişkileri birçok yalan yanlış yoruma ve spekülasyona konu olmuştur. Esasında Kürtler ile Yavuz Sultan Selim arasında önemli bir ittifak kurulmuştur. Osmanlı Devleti tarihte ilk defa Yavuz Sultan Selim zamanında Kürtler ile tanışmıştır.
16. yüzyılın başına gelindiğinde Şii Safevi Devleti Doğu Anadolu’da Kürtler’in yaşadığı geniş coğrafyayı işgal etmişti. Safeviler işgal ettikleri Kürt coğrafyasına Kızılbaş valiler atamıştı.
Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim, Kürt devlet adamı İdris-i Bitlisi aracılığıyla bölgedeki Kürtler ile ittifak kurdu ve bölgedeki en büyük düşmanı olan Şii Safevi Devleti’ni Çaldıran Savaşı’nda mağlup etti.
Kızılbaş ne anlama geliyor?
Safeviler’i destekleyen Şii Türkmenler’e Kızılbaş denilmiştir. Bunlar Doğu Anadolu’da otoriteyi ele geçirince bölgede yaşayan Kürtler’e büyük zulümler etmişlerdir. Kürtler Sünni mezhebine mensuptur. Ancak Safeviler’in atadığı Kızılbaş valiler Şii mezhebine mensuptu. Bu nedenle Kürtler’in zorla Şii yapılması için bölgede faaliyet gösteren Kızılbaşlar, Sünni Kürtler arasında rahatsızlığa yol açmıştır. Kürtler, Kızılbaş zulmünden kurtulmak için kendileri gibi Sünni olan Osmanlı Devleti’ne başvurmuşlar ve Osmanlı Devleti ile ittifak yapmışlardır.
Kızılbaş hakkında kısa bir bilgi:
Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi
10. yüzyıldan itibaren İslâmiyet’i kabul etmeye başlayan ve bu yeni dini önceki birtakım inanç ve gelenekleriyle kendilerine has biçimde bağdaştıran konar göçer Türkmen oymakları için değişik coğrafya ve dönemlerde kullanılan çok sayıdaki isimlerden biridir. Bu adın eski Türkler’de bir baş giysisi olan kızıl börkle ilgili olduğu, siyah başlık giyen bir Türk zümresinin Karapapak veya Karakalpak, Kıpçaklar’dan bir bölümün Karabörklü, Buhara mektebine mensup bir sûfî geleneğin Yeşilbaş adıyla anıldığı bilinmektedir. Önceleri bütün Türkmen oymakları kızıl börk giydiği halde yaygın İslâmî anlayışa mensup kesimlerin zamanla kızıl börkü terketmesi üzerine sonraları Alevî adıyla anılacak zümrelere kızılbaş denilmeye başlandığı ifade edilmektedir.
Başlangıçta siyasî mahiyet taşıyan bu adlandırma, ilk Safevîler’in dinî propagandaları sonucu görünüşte on iki imam inancına bağlı kalmakla birlikte Tanrı’nın beşer sûretinde görünmesi, ruh göçü ve Ali’nin bedenleşmesi olarak algılanan Safevî hükümdarına yönelişle birleşerek aşırı anlayışların bütün ayırıcı niteliklerini ortaya koyan Türkmen Şiîlik biçiminin adı olmuştur
Ünlü Kürt devlet adamı Şeyh İdris-i Bitlisi, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı Devleti‘nin bir temsilcisi olarak Kürt Beylikleri’ni ziyaret etmiştir. Ardından Sünni Kürt Beylikleri adına Safeviler’e karşı Osmanlı Devleti’nden yardım talebinde bulunmuştur. Böylece Osmanlı Devleti ile Kürtler arasında ittifak kurulmuştur. 1614 Çaldıran Savaşı’nda Doğu Anadolu’daki Kürt Beylikleri’nin çoğunun desteğini arkasına alan Osmanlı Devleti Doğu Anadolu’daki Safevi işgaline son vermiştir.
Savaştan sonra Kürt Beylikleri ile Osmanlı Devleti arasında daha sağlam bir ittifak kurulmasını isteyen İdris-i Bitlisi’nin girişimleri sonucunda Osmanlı Devleti ile Kürt Beylikleri arasında bir antlaşma imzalandı. Yavuz Sultan Selim ve Kürtler arasındaki bu antlaşmaya göre:
“Yavuz Sultan Selim ile Kürt beylikleri arasında Şeyh İdris-i Bitlisi aracılığıyla 1514 yılında
yapılan antlaşmadan sonra sultan bölgeye gönderdiği on yedi adet bayrak ve değerli hediyeleri bu
beyliklere dağıtmak üzere Şeyh îdris-i Bitlisi’ye verdi. Onlara parasal yardımda da bulundu.” (Kaynak: Hasan Yıldız)
Osmanlı Devleti ile Kürt Beylikleri arasındaki bu antlaşma sayesinde Osmanlı Devleti Kürtler’in yaşadığı coğrafyaya barışçıl bir şekilde hakim oldu. Yani Kürtler kılıç zoruyla değil, kendi istekleriyle Osmanlı egemenliğini tanımışlardır.
Yavuz Sultan Selim ile Kürtler arasındaki ilişki bu şekildedir. Yavuz Sultan Selim’in Kürtler‘e beddua etmesi bir yana, Kürtler’e hediyeler verdiği ve onlara para yardımında bulunduğu görülmektedir.
Kaynak:
Mehmet Emin Zeki, Kürdistan Tarihi, Beybûn Yayınları, Ankara, 1992.
Hasan Yıldız, “Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler, Politik Felsefe Açısından Kürt Toplumunun Bir
Kritiği”, Fırat-Dicle Yayınları, İstanbul, 1991