Fransa seçimleri 24 Nisan 2022 itibariyle Emmanuel Macron’un zaferiyle sonuçlandı. Macron yapılan seçimlerde yüzde 58,55 oy alarak rakibi Marine Le Pen’e önemli bir fark attı.
Böylece Macron, Fransa’da 20 yıl aradan sonra iki defa üst üste seçilen ilk Fransa cumhurbaşkanı oldu.
Seçimler her ne kadar Macron’un üstünlüğüyle sonuçlansa da Fransa’da aşırı sağın yüzde 41’in üzerinde bir oy alabilmiş olması aşırı sağ açısından hatırı sayılır bir başarı olarak görülüyor.
Macron’un seçimdeki rakibi 53 yaşındaki Marine Le Pen seçimi kazanamamış olmasına rağmen, sandıkta alınan yüzde 41,45 oranındaki seçmen iradesine dikkat çekerek seçimin kendileri açısından bir zafer olduğunu dile getirdi.
Avrupa’nın göbeğindeki Fransa’da aşırı sağın bu kadar yüksek bir oy seviyesine ulaşması özellikle farklılıkları kucaklamayı amaçlayan Avrupa Birliği’ni tehdit edebilecek bir hale de bürünebilir. Fransa, Avrupa Birliği’nin en önemli üyelerinden biri durumunda. Özellikle Almanya’da Angela Merkel’in görevi bırakmasından sonra birlik içerisinde ağırlığı artan Fransa lideri Macron aynı zamanda Avrupa Birliği lideri gibi hareket etmeye başladı.
Dolayısıyla, Macron liderliğindeki Fransa, Avrupa Birliği’nin her açıdan güçlenmesi için çalışan bir rolde. Fransa’nın Avrupa Birliği içerisindeki yeri ve önemi bu derece üst düzeydeyken Fransa’da aşırı sağın yükselişi Avrupa Birliği için de tehlike çanlarının çalması anlamına gelebilir.
Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağın Fransa’da iktidara gelmesi Avrupa Birliği’ni olumsuz etkileyecektir. Marine Le Pen Fransa’da iktidarı ele geçirdiğinde, Fransa‘yı birlikten çıkarmak dahil olmak üzere Avrupa Birliği’ne zarar verecek adımlar atabilecek bir profilde.
Almanya’da Alman Yeşiller grubunun milletvekili olan Anton Hofreiter, Politico’ya verdiği bir demeçte Marine Le Pen’in Fransa cumhurbaşkanı seçilmesinin Avrupa için yıkıcı etkiler doğuracağını söylemişti. Anton Hofreiter, olası bir Marine Le Pen zaferinin tüm Avrupa’nın güvenliğini tehdit edeceğini ve Avrupa Birliği’nde ekonomik işbirliği alanında büyük sıkıntılara yol açacağını dile getirmişti. Yine Hofreiter’a göre, Marine Le Pen’in kazanması, Avrupa Birliği içerisinde geleceğe dönük teknoloji hamleleri, iklim değişikliği konusu ve Avrupa Birliği dış politikası gibi birçok alanı olumsuz etkileyecekti.
Marine Le Pen, Fransa’nın egemenliğinin Avrupa Birliği otoriteleri tarafından kısıtlandığını düşünüyor. Dolayısıyla Marine Le Pen’in zaferi ülkeyi Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecine de sürükleyebilirdi.
Marine Le Pen seçildiği takdirde Avrupa Birliği ile ilgili şu vaatlerde bulunmuştu:
Avrupa Birliği’nin Ukrayna-Rusya savaşında Rusya ve Putin’e karşı Ukrayna’yı desteklediği bir süreçte Marine Le Pen, Rusya’ya gitmiş ve burada Putin’le yaptığı görüşmeden kareler basınla paylaşılmıştı. Bu karelerde Marine Le Pen gülerek Putin’in elini sıkması Avrupa Birliği içinde sert tepkilere yol açmıştı.
Ukrayna Başbakanı Volodymyr Zelenskyy, Marine Le Pen’in Putin ile yaptığı bu “sıcak “görüşmeden sonra attığı bir tweet’te “Le Pen ve Putin artık Ukrayna’ya kabul edilmeyecekler” diyerek tepkisini dile getirmişti.
Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağ, sandıkta elde ettiği yüzde 41 oranındaki kitlenin vereceği özgüvenle ülkede bulunan göçmenler aleyhinde daha marjinal bir söylem benimseyebilir.
Marine Le Pen, seçim çalışmaları boyunca İslam karşıtı söylemleriyle dikkat çekmişti. Aşırı sağın sandıkta büyük bir kitleyi konsolide etmiş olması Marine Le Pen gibi aşırı sağcılar için Fransa sokaklarında büyük bir güce dönüşebilir.
Macron bu sefer de sandıkta kazandı. Ancak aşırı sağın yükselişi bu hızla devam ederse gelecek seçimlerde Fransa’nın faşist bir iktidara geçmesi hiç de uzak bir ihtimal değil.